Bu Blogda Ara

2 Temmuz 2024 Salı

Doğu'nun incisi Van

Yeni bir haftasonu çılgınlığıyla Doğu'nun incisi Van'da aldık soluğu. 2 saatlik bir uçuşla Ferit Melen havalimanındayız.
Garenta firmasından kiraladığımız araçla, önce kahvaltıyla başlıyoruz gezimize. Van, bildiğiniz üzere kahvaltısıyla meşhur. Bu konuda methini duyduğumuz Urartu Han'dayız. 26 çeşit kahvaltılık ve sınırsız çay.. Hepsini yiyemedik ve fazlasıyla doyduk.
Kahvaltı sonrası istikamet, İran yönüne doğru aşağı yukarı 100 km mesafedeki Muradiye Şelalesi.
Şırıl şırıl akan şelale için 40 TL'lik otopark ücreti haricinde hiç bir ücret ödemedik.
Asma bir köprüden geçilerek ulaşılıyor şelaleye. Ana şelalenin ilerisinde küçük bir şelale daha var.
Sonraki durağımız, Van'ın şahsına münhasır canlıları, Van kedileri. 100. yıl üniversitesine ait bir kedi villasını ziyaret ettik. Özelliğini bilmeyen yoktur, bir gözü mavi, bir gözü yeşil üstelik hepsi bembeyaz.
Kediler, koruma amaçlı kafeslere konulmuş, beslemek ve sevmek isteyenler için 15 TL karşılığı girilebilen bir kedi odası var ancak biz girmedik.
Kedi ziyaretinden sonra Van'ın simgesi gölde sıra. Çoğu Van'lının 'deniz' dediği , belirli yerlerinde plajlar olan ve deniz turizminin ileri seviyede olduğu göl, denizden 1650 m yükseklikte ve 3600 km metrekareye sahip, Türkiye'nin en büyük, Dünyanın'da en büyük soda gölü.
Göl, büyüklü küçüklü bir çok adaya sahip ancak en bilinen ada Akdamar adasına gitmek için Gevaş ilçesine gitmeniz gerekli. Burada bir iskele var. 150 TL karşılığı tekneye biniliyor. Yarım saat sürüyor yolculuk.
Adada Akdamar Kilisesi, mimari açıdan büyük bir öneme sahip.
Dönüş için ayrıca ücret ödemenize gerek yok. Yarım saatte bir hareket eden tekneyle tekrar Gevaşa döndük.
Van gölü, az önce de bahsettiğim gibi sodalı bir suya sahip. Bu göl, tabir-i caizse denizden çıkan balık, inci kefali. Biz yakalayamadık ama Haziran ortalarında göçleri oluyormuş Muradiye şelalesinde.Oralara kadar gitmişiz, bakalım şu balığın tadına diyerek, tavsiye üzerine Altınsu restoranda aldık yemeğimizi. Restoran, Edremit sahilinde. İşletme sahibi Salif Bey, çok teşekkür ederiz misafirperverliğinize..
Van, düşünülenin aksine kalabalık ve fazla sayıda eğlence merkezi var. Çoğunlukla İpekyolu mevkiinde.
2. günümüzde ilk durağımız Edremit . Van'ın en renkli bölgelerinden muhteşem bir sahile sahip Edremitte seyir terası görülmeye değer.
Tepenin biraz aşağısında , çoğu kişinin haberdar olmadığı Edremit kilisesi. Burası da güzel manzaraya sahip. Van, bildiğiniz üzere Urartu Krallığının başkenti. O döneme ait eserlerin bulunduğu Van müzesinde sıra. Urartu'dan başlayıp, Osmanlıya kadar uzanan geniş bir zaman diliminde yolculuğa çıkıyoruz.
Müzenin hemen karşısında Van Kalesi.
Eski Van denilen bölgede Hüsrevpaşa Cami.
Son durağımız yine İpekyolunda bulunan peynirciler çarşısı. Çok fazla çeşit var ama ben yine otlu peyniri çektim. Fazla tuzlu, aşırı olmamak kaydıyla suda bekletilebiliyormuş.
Balık sevmeyenler için de bir önerim var. İkizler Lahmacun, Van'da en iyi lahmacuncu .Denemeden gelmeyin derim.

26 Haziran 2024 Çarşamba

Kopenhag'tayız

İlk İskandinav deneyimim Danimarka.Birkaç parçadan oluşan, dünyanın en büyük adasına sahip olan kuzey ülkesinin başkenti Kopenhagdayız.
Pegasusun kampanyasından aylar önce aldığımız biletle 3 saat sürdü yolculuk.
Otelimiz şehir merkezinde.Ulaşım için alternatiflerimiz ya 5C otobüsü ya da metro.3 farklı metro hattı var. Yeşil, kırmızı ve mavi hat. Metro haritası ilk başta karışık ancak merkeze ulaşım için inmeniz gereken Kopenhagen H durağı. Burası aynı zamanda tren garı, havalimanından yarım saat sürede vardık otelimize..
Para birimleri Danimarka Kronu(DKK) Eur, bozuk para olmaması kaydıyla kabul ediliyor ülkede.
Bu arada Kopenhagen card almanızı öneririm. Biz ilk başta bilmediğimiz için metro için 30 DKK ödedik. Kopenhagen card satışı internetten oluyormuş,24,48 ve 72 saatlik seçenekleri var. Biz kalış süremizi hesaplayarak 72 saatlik aldık, fiyatı 919 DKK. Ödemeyi yaptıktan sonra da telefonunuza uygulama indirip orada yer alan barkodla gezebilirsiniz.Metro ve trende herhangi bir kontrol görünmüyor ancak Budapeştede olduğu gibi, her an bir görevli çıkabilir karşınıza.
Çoğu Avrupa şehrinde olduğu gibi, burada da her yerde bisiklet. Sabah saatlerinde bisikletle işe giden insanları görebilirsiniz. Bu sebeple toplu taşımalarda yoğunluk yok hatta bisiklet park alanları bile var metrolarda.
İlk gün İlk durağımız Kopenhag'ın meşhur denizkızı (Little Mermaid) Buraya gidebilmek için havalimanı metrosuyla Osterbro durağında inmeniz gerekiyor. Langeline limanında bir taşın üstünde deniz kızı.
Buraya yaya mesafede Falledparken..
Ziyaretimizi bitirdikten sonra tekrar merkezdeyiz. Şehrin meydanı Radhuspladsen.
Burada tüm ihtişamıyla belediye binası.
Frederick Church, biraz yürümeniz gerekli,dikkat çeken yapılardan biri.
Sıra geldi Kopenhag'ın meşhur kapalı pazarı Tornehallerne kapalı pazar. Norreport metro durağında indikten sonra yaya olarak ulaşabilirsiniz.
Pazar, yemek restoranlarının yanı sıra sebze-meyve alışverişi de yapabileceğiniz bir pazar.
İskandinav ülkelerinde meşhur smorrebrod, diğer bir tabirle üstü açık ekmek, sizin istediğiniz malzemelerle tost ekmeği gibi bir ekmeğin üstüne hazırlanıyor. Biz, balıklı tercih ettik.
Pazar gezimizden sonra tekrar merkeze döndük. Tren garının tam karşısında Tivoli Garden.
Kopenhaga gelen herkesin, özellikle de çocuklu ailelelerin mutlaka görmesi gereken bir park Kopenhag kartla giriş te mümkün ancak sadece 1 giriş hakkınız var, aman dikkat! Bir de sadece giriş için geçerli, aktiviteler için kart kullanımı yok, ayrıca ücret ödemeniz gerekli. Dediğim gibi ağırlıklı olarak çocuklar vardı ama yetişkin olarak ta çok keyif aldık.
Şehrin her yerinde seven elevens market var. Isıtılarak satışı yapılan taze kruvasanlarla kahvaltınızı yapabilirsiniz. Bu esnada yazmadan geçmiyim, marketlerde kasa yok. Kasiyerin önünde bir makine var, paraları atınca hesaplayıp para üstü veriyor. Büyük olan kağıt para, küçük olan bozuk para.
İçtiğiniz pet şişeleri de gelişigüzel atmayın. Hnagi noktalarda var çok net bilmiyorum ama bizim otele yakın Notta marketin arka tarafında plastik atınca 1,5 DKK tutarında bir fiş veriyor. Bu fiş ile marketten yeni alışveriş yapabilirsiniz.
Kopenhagen Card, sadece ulaşımda değil, müzelere girişte de kolaylık sağlıyor. Museum of Copenhags bu müzelerden biri oldu.
Kopenhagda İsveçli çok fazla, şehirde birden fazla alışveriş caddesi var.
İkinci gün planımız Amelinborg Palace, Danimarkalılar için çok büyük bir yer arz eden devasa saray. Buraya gidecekseniz bizim yaptığımız gibi saat 12.00'den önce orda olmaya çalışın. Saat tam 12.00'de askerlerin devir teslim töreni var, izlemenizi öneririm.
Ve Ny Carsberg Glyptotek. Muhteşem bir sanat müzesi yine Kopenhag kart ile giriş mümkün ancak belirli bir ebatın üstünde çanta ve poşetlerle içeri almıyorlar. Bunları 20 DKK karşılığı emanet dolabına koymanız gerekli. En güzeli, eğer oteliniz merkezde ise bizimki gibi, çantanızı otelde bırakıp gidin. Mutlaka görülmeli. Özelikle kış bahçesini görmelisiniz.
Ünlü saraylardan bir diğeri Christianborg Palace de yeşil kulesiyle karşımıza çıktı.
Sırada , Kopenhagın simgesi haline gelmiş, instagram pozlarını süsleyen renkli evler. Nyhavn kasabası . Burada kanal turu yapmanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Akşam yemeğimizi de yine kanal manzaralı Burgers restoranda aldık. Balık menü, gayet lezzetli ve doyurucu,175 DKK.
Son günümüzde de rotamız isveç'in güney şehri Malmö oldu. Kopenhagen H tren garından binmeniz gerekli ancak burada Kopenhag kart geçerli değil, ayrıca ücret ödemeniz gerekli. Gidiş dönüş kişi başı 54 DKK, üstelik bilet, Malmö içi ulaşımda da geçerli. Dönüş için saat kısıtı yok, istediğiniz saatte dönebilirsiniz. Tren iki ülkeyi birleştiren Öresund köprüsünden geçiyor. İnmeniz gereken durak Malmö C istasyonu.
İlk durağımız Storgerget Square ve kralın anıtı.
Hemen karşısnda tarihi eczane Apotheke Lejonet.
Çarşıda St. Peter's church.
Malmö kalesi için biraz yürümeniz gerekli ancak giriş ücretli.
Çok güzel bir park Kungksparken.
Pilldamsparken çok büyük
Dönüş yolunda da bir çikolatacı çarptı gözüme tabi dururmuyum bitter aşkına doldurduk çantayı..
Denizcilik üniversitesi de Malmö sahilinde yer alıyor.
Detaylı bir İsveç gezisi şart oldu diyerek tekrar Kopenhaga döndük. İnstagramda tesadüfen gördüğüm, merak uyandıran çizgili Supperkilen Parka doğru yola çıktık. Norrebro metro istasyonundan yukarı çıkıp, 6A numaralı otobüse binilmeli ancak çıktığınız yerden geçen otobüs şöförüne sorun, gidiş biraz karışık.
Sonrasında tekrar merkeze gelerek farklı bir metro hattına aktarma yaptık. Bu defa Norreport durağı inmemiz gereken yer. Rosenberg kalesi, tüm ihtişamıyla
arka tarafında Botanic garden ve King's garden .
Park gezimizi bitirdikten sonra son durağımız Rundetarn'a doğru ilerliyoruz. Burası da bir gözlem kulesi .
Son olarak tatlı önerim gelsin. Şişe takılmış çakma waffleler moda.
Denemedik ama denemek isterseniz bolca talep gören Churras tavsiye ederim. Tulumba tatlısının şerbetsiz haline, üzerine istediğiniz malzeme (çikolata,çilek sosu, muz vs.)Bir kutuda 10 adet çubuk var.