Bu Blogda Ara

9 Aralık 2023 Cumartesi

Üsküp'te 2 gün

Makedonya Cumhuriyeti , Balkanların geride kalmış ülkelerinden birisi. İşsizliğin en yüksek, endüstri ve üretimin en düşük olduğu ülkedir.
Çok fazla sayıda Türk yaşamakta Makedonya’da. Ama Makedonyalı Türk denmesine kızıyorlar, Makedon Türkü denmesini istiyorlar. Nerelisin diye sorulduğunda' buralıyım' diyen Makedon Türkleri, Arnavut ve Boşnaklar da fazla sayıda.
Başkenti Üsküp. Aynı zamanda , Makedonya'nın en büyük şehri ve Yahya Kemal Beyatlı’nın doğduğu şehir. 1386 yılında Timurtaş Paşa tarafından fethedilmiştir. Para birimi Denar
Vardar nehri, şehri ikiye bölüyor, nehrin bir tarafı bir tık daha modern, diğer tarafı daha da eski.
Nehrin üstünde de şehrin simgesi Taş Köprü, şehri ikiye ayırır.15.yy’da II. Murat tarafından yapımına başlanmış, Fatih Sultan Mehmet tarafından tamamlanmıştır.
Bir tarafı eski Türk çarşısı, yani Osmanlı tarafıdır.15. yy.dan kalma çift kubbeli Davutpaşa Hamamı da bu bölgede yer alıyor. Davutpaşa, o dönemin sadrazamıydı . Çift kubbeli olmasının sebebi ise hem kadın hem de erkeklere aynı anda hizmet veriyor olmasıdır. Tek kubbeli olanları da vardır, belirli günler erkeklere, belirli günle kadınlara hizmet vermektedir. Çift kubbeli olanların iki farklı girişi bulunuyor ancak bu yapı günümüzde sanat galerisi olarak kullanılıyor.
Üsküp, tam anlamıyla heykeller şehri. Makedonya meydanı, şehrin merkezi.
İlk olarak Büyük İskender heykeli çıkıyor karşımıza. Büyük İskender, Makedonya Karallığının veliahtı. Babası bir sonraki eşiyle sarayda hayatını sürdürürken İskender ve annesini başka bir şehre gönderir ve İskender tamamen babasından uzakta, iyi bir eğitim alarak yetişir. En çok para harcanan Büyük İskender heykelidir. Normal orduların mızrak uzunluğu 4 m iken, Mısırdan Hindistan’a uzanan İskender ordusunun mızrak uzunluğu 8 m dir. Akli dengesini bozduğu ve genç yaşta hayatını kaybettiği bilinmektedir. 20 yılını at üstünde geçirmiştir.
Babası II.Philip’in ise yumruğunu kaldırmış halde heykeli bulunmaktadır.
Makedonya takı diye anılan kapı da hemen meydanın bitiminde.
Üsküp’ün bir diğer özelliği de Rahibe Teresa’nın doğduğu şehir olmasıdır.Rahibe Teresa, Arnavut bir ailenin kızıdır, Katoliktir. 1910 yılında Üsküpte doğmuş, 1978 yılında Nobel Barış Ödülüne layık görülerek 1997 yılında hayatını kaybetmiştir.İyilik misyonerlerinin kurucusudur, hayatını iyilik yapmaya adamıştır. Hayatının büyük çoğunluğunu Afrika’da geçirir.
Üsküp, yaya olarak çok rahatlıkla gezebileceğiniz bir yer.Zira 1 günde hepsini görebildik. Alışveriş için tercihimiz Türk Çarşısı oldu.
Çarşıya yakın da Sulu han.
Osmanlı döneminden kalan eserlerin sadece %4’ü günümüze kadar gelmiştir. Bunlardan biri de 15.yy.da yapılmış Muratpaşa Camiidir. 1963 yılında 7,5 şiddetinde bir deprem olmuş, bu depremde minaresi yıkılmış ve daha sonra restore edilmiştir. Türkler için önemli bir camidir, çünkü Cuma vaazları Türkçe verilmektedir.
Kale, güzel bir manzaraya sahip.
Haç, şehirde bir çok noktadan görünüyor.
Şehrin bir çok yerinde de Halk bankasının şubesi var.
Geceleri, bambaşka bir hava gündüze göre. Hava sıcaklığı inanılmaz düştü. Önlem alarak gitmenizde fayda var.
Meydana çok yakın yerde de sanat köprüsü, burada da sanatçı olduğunu düşündüğümüz bir takım kişilerin heykelleri vardı.
Üsküpteki ilk günümüzde bolca tarihi yapı gördükten sonra, biraz orman havası alalım deyip rotamızı Matka Kanyonuna doğru çevirdik. Üsküp meydanında anlaştığımız Türkçe bilen taksici uygun fiyat karşılığı götürürüp, getirdi.
Matka kanyonu, Üsküp'ün batısında bulunan bir kanyon. Turistik anlamda çok ilgi çeken yerlerden biri, Üsküpe gidenlerin mutlaka görmesi gereken bir yerdir.
Tertemiz havayı içimize çekerek yürümeye başladık. Farklı tekne turu firmaları, çoğunlukla grup tercih ediyorlar sefer yapmak için.
Tekne turu olmazsa olmaz deyip, orada tanıştığımız Türk çiftle birlikte kanoya bindik. Bu esnada çok ta güzel fotoğraflar çektik.
Kanyonda kiliseler de var