Sabah uçağıyla 2 saat 45 dakika süren keyifli bir yolculuk
sonrası Basel havalimanına iniş yapıyoruz. Basel havalimanı, dünya üzerinde 3
ülkeye de sınırı olan tek havalimanıdır. Basel-Mulhouse-Freiburg havalimanı
olarak geçer ismi. Basel, İsviçre, Mulhouse,
Fransa ve Freiburg ta Almanya topraklarına dahil şehirlerdir. Üçüne de
gitmek için Basel havalimanına giriş yapmanız yeterlidir. İndiğinizde her
ülkenin bayrağının olduğu tabelalar sizi çıkışa yönlendirecektir. Bu sebeple
eğer birkaç gün ayırırsanız gezinize, günübirlik bile bu şehirlere ulaşmanız
mümkün, tabi çok girişli vizeniz varsa… Ancak
ilk önce nereden giriş yapacaksanız, vizeyi o ülke konsolosluğundan alınız.
İsmini hep duyardık Basel’in. Meşhur bir şehir
anlayacağınız, biz de gidip görelim dedik. Takdir edersiniz ki bu aralarda Türk
Vatandaşlarının en çok ziyaret ettiği bölgelerden birisi. Yaz aylarında daha
yoğun ve kalabalık haliyle, mevsim itibariyle değişiyor yoğunluk..
İsviçre, AB üyesi olmadığı halde Schengen vizesini kabul
ediyor. Ama diğer ülkelere göre vize konusunda biraz daha sıkı olduğunu
söyleyebilirim. Euro geçmiyor tabi, frank
kullanmanız gerek (CHF) , dolar ile aynı kuru. Basel de İsviçre’nin en büyük değil ama çok
şirin bir şehri. Sıklıkla kalkan 50 numaralı otobüsle havalimanı ve şehir
merkezi arasında sefer yapılıyor. Şehir merkezinde tam tren garının olduğu
noktadan kalkıyor otobüs, bilet sadece makinelerden alınıyor. Garın içerisinde
de Migros’un bolca işletmesi var. Zürih’te fabrikası olduğundan bahsetmiştim. Burada
Türk çalışanlar bulabilirsiniz. Bu arada yeri gelmişken bahsedeyim, çok
fazla sayıda Türk yaşıyor bu şehirde , bazı market raflarında Türk
gazetelerinden bulmanız mümkün.
Kolaylıkla bir günde de gezebileceğiniz bir şehir, ama tam
anlamıyla göreyim derseniz 2-3 gün ayırmanız gerekli Basel için. Şehrin
genelinde Almanca konuşuluyor, ama İngilizce anlaşmakta da sıkıntı
çekmeyeceğiniz bir bölge. Ulaşım ağı bir hayli geniş, farklı güzergahlara giden
birkaç farklı tramvay hattı var. Bunun dışında yine bisiklet fazlasıyla
kullanılıyor diğer şehirlerde olduğu gibi.. Yine tanınmış markaların mağazaları
var, vitrinlerde promosyon reklamlarına bakmadan geçemedik ve hatta ünlü Lindt çikolatasının bir
mağazasına denk geldik. Çalışanları çok güler yüzlü ve ilgiliydi. Söz konusu da
çikolata olunca , girdik, çıkamadık.
Yürüyüş esnasında gördüğümüz bir yapı Münster katedrali. Bazı
kaynaklarda Basel manastırı ve ya Basel katedrali diye de geçer. 13.yy’da inşa edilmiş olan bu tarihi katedral,
zengin mimarisiyle görülmeye değer.
Şehir merkezi Markplatz.
İhtiyaç duyabileceğiniz her şeyi bulabileceğiniz meydan. Bu arada
dikkatimi en çok çeken nokta, bolca kestaneci olduğunu söyleyebilirim. Bizdeki
gibi kırmızı arabalarda satış yapan amcalardan kestane alıp deneminiz tavsiye
ederim.
Ren nehri, tabi ki buraya kadar da uzuyor. Her şehirde bir
köprü vardır ya, orası hep fotoğraf noktası olur, burada da Mittlere köprüsü
meşhur.. Renkli asma kilitlerden burada
da var..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder