Bu Blogda Ara

29 Mart 2024 Cuma

Tarihi Bergama

Güzel İzmir'in kuzeyinde Çanakkale yönüne doğru ilerlediğinizde çıkar karşımıza Bergama... İzmir merkezden İzban'a binip, son durak Aliağa'da indikten sonra , oradaki otobüs garajından 835 numaralı otobüse binerek ulaştık . Yol haliyle uzun ama yolculuk bittiğinde, şirin bir kasaba Bergama.. Deniz yok, İzmir'in sahili olmayan ilçelerinden birisi...
1 tam gün ayırmanızı öneririm. Zaten yol uzun gidip gelmeniz bile yarım güne mal olur, ki tam gezilmeli diyerek ilk durağımız olan Kızıl Avluya giriş yapıyoruz. Bu alan Dünya Miras Listesine alınmış. Müzekart geçerli.
Sonraki durağımız internette, magnetlerde ve fotoğraflarda fazlasıyla gördüğümüz Bergama Harabeleri. Bu da Pergamon (eski ismi) denilen alanda ancak buraya yaya olarak çıkış imkansız. Teleferik mevcut, kişi başı 250 TL, ama öğrenciyseniz 150 TL . Bilet gidiş dönüş alınıyor. Teleferik sonrası Akropolis denilen alana çıkılıyor.
Dediğim gibi Orijinal ismi Pergamon antik kentin. Antik tiyatro, muhteşem bir manzaraya sahip.
Uzunca bir süre burda kaldıktan sonra merkeze doğru ilerledik. Küçük bir merkezi var, burada da rotamız Arkeoloji müzesi oldu. Yine müzekartla giriş yapılıyor.
Bergamanın leblebisi, peynirleri ve halıları meşhur. Etrafta bolca görmeniz mümkün.

15 Mart 2024 Cuma

Serhat şehir Kars

Türkiye'nin serhat şehri Kars... Bu hafta sonu rotamız olsun deyip, atladık gittik. Zaten 1,5 saat.
Her daim soğuk olduğunu düşündüğüm şehir, karların büyük bölümü erimiş olarak çıktı karşımıza..
Turizmin öncüsü kayak merkezi Sarıkamıştan başlıyoruz önce. Erse turizm adı verilen bizdeki havaş benzeri otobüsler, 200 tl karşılığı götürüyor. İneceğiniz yeri söylemeniz yeterli. Sarıkamışta Altın Otele yerleştik ama kayak merkezi daha tepede tabi.
İlk etapta 65 TL verip, tek binişlik bilet alınıyor. Telesiyejle yukarı çıkıp, ortada kafe bulunan alanda iniliyor. Aynı yerden dönüş için ekstra ödeme yapmanıza gerek yok ama burdan ikinci bir telesiyeje binip, bayraktepe denilen alana çıkmak için skipass kart alıp aktarma yapmanız gerekli. Kaymak istemeyenler için muhteşem bir platform, benim gibi fotoğraf delisiyseniz size göre de alan var.
2. günümüz de kültür turu ağırlıklı. Çünkü Kars, sadece kayak merkezi olarak değil, kültürel alanda da ün yapmış bir şehir. Kars denildiğinde akla ilk gelen Ani Harabeleri, müze kart geçerli, küçük bir alanda restorasyon vardı ama yine de hem yaya hem de elektrikli arabalarla gezilebilir.
Burası aynı zamanda Ermenistan sınırı.
Sonraki durağımız Çıldır Gölü, Ardahan tarafında ama tabi gölden eser yok, buz tutmuş üstü. Üzerinde atlı kızakla tur atabilirsiniz. Fiyatı 100 TL
Gölde yetişen balık, sazan balığı. Buzu kırıp yakalıyorlarmış balığı. Methini duyunca yemeden dönmeyelim diye gölün hemen yanında konumlanmış Yunus'un yeri adlı restoranda ziyafet çektik kendimize.
Kars merkezde sıra, kendine has bir havası olan merkezde ilk göze çarpan Kars kalesi. Kalenin tepesine doğru çıkıldıkça, eşsiz bir Kars manzarası çıktı karşımıza..
Kars'ta en çok ilgi uyandıran yer olmaya aday peynir müzesinde sıra.. Gravyer peyniri meşhur Karsta. Peynir tüketiminin en yüksek olduğu şehirler arasında Kars, çünkü sadece gravyer değil, göbek kaşar ismini verdikleri farklı bir kaşar türü ve Kars kaşarı adını verdikleri değişik bir peynirleri var.
Müze girişi 40 tl ama yeri gelmişken önce peynirden bahsedeyim.
Gravyerin kökeni aslında İsviçre. Ancak Kars gravyerinde süt oranı daha fazla imiş.
Yapımı da oldukça meşakkatli, müzede çok güzel tasarlanmış.
Sağılan süt, kaynatıldıktan sonra, şirden mayası denilen bir mayayla karıştırılarak kesilmeye bırakılır. Kesilen süt, kasnaklara alınarak yapıma devam ediliyor. Bu esnada tekerlek formunda olan peynirin arada ters düz edilmesi gerekiyormuş.
Mayalanma esnasında peynirde delik oluiması gerekliymiş, oluşmazsa peynir bozuluyormuş. Tekerlek çevrişmediği takdirde de delikler oluşmuyormuş.
Sözünü ettiğim tekerlekler, 50 kilo civarında . Her bir tekerlek için de kullanılan süt miktarı 1.5 ton .
Bu ilginç müze ziyaretinden sonra durağımız Kafkas cephesi müzesi oldu. Müzekart geçerli ve savaş dönemi çok çarpıcı biçimde anlatılmış. Balmumu heykelleri gördüğümde aklıma ilk gelen Yılmaz Büyükerşen oldu ama Ankaralı bir heykeltraş yapmış.
Kars'ta önemli bir taş var ki -ismi obsidyen- İlk kez duydum ancak kullanım alanlarını düşündüğümde gerçekten çok kıymetli taşlar.
Ağırlıklı olarak siyah, ancak kahve ve kahve altı tonları da bulunan bir taş. Türkiye rezervinin % 70'i Kars bölgesinde. Diğer bölgelerdeki obsidyen taşından farkı kristalizyen özelliğinin daha yüksek olması ve 5.2 ye yakın bir sertliğinin bulunmasıymış.
Vücuttaki elektriklenme ve ağrılara iyi gelmesi , güneşte ısıtıldığı zaman çabuk ısınıp, geç soğumasından dolayı ağırlıklı olarak spa merkezlerinde kullanılıyormuş. Suya ve ateşe duyarlıymış. Sarıkamışta girdiğimiz Siyah İnci adlı dükkanda taştan yapılmış, takılar vardı.