Fransa’nın doğusunda bulunan Alsace bölgesinin küçük
bir kasabası Colmar. Gidebilmek için Basel havalimanına iniş yaptık. Fransa
çıkışında çok güler yüzlü, babacan bir polis memuru karşıladı bizi.
Diğerlerinin aksine hiç sual sormadan bastı kaşeyi, girdik.
Kasım ayının ortası, dışarı çıktığımızda hiç alışık
olmadığımız bir soğuk. Yarım saatte bir kalkan 11 numaralı otobüsü beklemeye
koyuluyoruz Colmar’a gitmek için. Bilet satış yeri aramanıza gerek yok, 2,5
euro verince şoföre araca binebiliyorsunuz, biletiniz araçta veriliyor. 1 durak
sonra Mulhouse tren istasyonunda inip bizi Colmar’a götürecek trene biniyoruz. Strasbourg’a
kadar gidiyor tren ama öncesinde otomat tipi makinelerden bilet almak
gerekiyor. Pazar günü olduğundan açık gişe bulamadık biz, makineden aldık
biletimizi. Bilet ücreti ineceğiniz durağa göre değişiyor, kredi kartı geçerli
ama nakit olarak sadece bozuk para kabul ediliyor. Bir kaç farklı dil menüsü
var makinelerde, İngilizce seçerseniz kolaylıkla işlem yaparsınız çünkü normal
koşullarda İngilizce konuşan birini bulmanız çok zor. Yalnız bileti aldıktan
sonra bir çok yerde bulunan sarı makinelerde onaylatmanız gerekiyor. Bu işlem,
trene hangi istasyondan bindiğinizin tespiti için gerekli.
Colmar istasyonunda indikten sonra başlıyoruz şehir
turumuza.. Şarapları ile meşhur bu şirin kasabada Pazar günü olmasından
kaynaklı çoğu dükkan kapalı ve sokaklar bomboş. Bu arada Noel hazırlıkları da
başlamış. Dükkanların vitrinleri Noel baba ve hediye paketleriyle dolu,
ağaçlarda türlü türlü süslemeler var. Christmas’a özel yapılmış kekler de bir o
kadar lezzetli görünüyor ki…
New Yorktaki Özgürlük anıtının bir kopyası da
burada. Ancak araçsız gidebilmeniz imkansız çünkü merkezden 6-7 km kadar
uzakta. Yerlerde bulunan oklar,
bulunduğu yeri işaret ediyor .
Eski şehir denilen alanda turlarken ismini hep
duyduğum, şehrin simgesi sayılabilecek güzellikte Underlinden Museum’a ulaştık .Saat
başı oldu mu çalıyor çanları…Kafalar evi olarak bahsedilen Maison De Tetes ise
hemen arka sokağında ama sanırım o da Pazar günü olmasından kaynaklı kapalıydı.
Bu yapının özelliği de ilginç mimarisi, üzerinde kafa figürleri var.
Kartpostalları süsleyecek güzellikte olan küçük
Venedik için biraz yol kat etmeniz gerekli. Okları takip ederek o eşsiz bölgeye
ulaşmak sadece birkaç dakikanızı alıyor. Ayrılmak istemeyeceğiniz bu bölgede sandalla
gezinti yapma imkanı da var ancak yaz aylarında olsa daha keyifli olurdu.
Bu arada şehir turu yapmak isteyenler için yeşil bir
tren var. 10 kişi olmadan hareket etmeyen tren için kişi başı 6,5 euro ücret
alınıyor ve saat dörde kadar çalışıyorlar.
Yemek için çoğu yer kapalı olduğundan açık olan
pastane tarzı yerlerden kek, kurabiye, tart alabilirsiniz. Biz sokakta kurulmuş
bir büfeden çikolatalı krep alıp yedik. Çok ta güzeldi. Bu arada bu kasaba
şaraplarıyla da meşhur dedik ya, civarda satın alabileceğiniz yerler var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder