Burdur, Akdeniz bölgesinde göller yöresinde bulunan
şehirlerimizden bir tanesi. Türkmen beyi karaya ayak bastığında çok güzel bir
manzara görüp, arkadan gelenlere ‘Burda dur, burda dur’ demiş ve zamanla
dönüşerek Burdur halini almıştır.
Akdeniz bölgesi deyince tabi ki Antalya gelir aklımıza ilk
başta, Burdur çok fazla ilgi gören bir şehir değildir. Ben de öyle düşünüyordum
ama 1 günlük gezi sonrasında bütün bakış açım değişti. Şehrin gördüğüm
kısımlarını yazmaya başlıyorum öyleyse..
Öncelikli durağımız ismini şehirden alan Burdur Gölü. Göller
yöresinde yer alan göl, Türkiye’nin en büyük 7.gölüdür. Yüzölçümü 153 km’2 , kıyı
uzunluğu 24,5 km, birbirine en uzak noktası 16 km dir. Denizden de 2 kat daha
tuzludur. Önünde Söğüt ve Suludere olmak üzere de 2 dağ vardır. Endemik bir
balık olan dişli sacancık sadece bu gölde yaşamaktadır .
Sonrasında Salda gölündeyiz. Tatlı suya sahiptir. Dünyanın
oluşumunda 4 evre vardır ve 4. Evrede bazı parçalar yer değiştirir. Deniz
seviyesinin yükselip alçaldığı sırada ana kara parçaları birbirinden kopar. Kopan
su parçaları iki ova arasına sıkışarak tektonik gölü oluşturur. Salda gölü de
Türkiye’de tektonik en derin göldür ve en derin noktası 180 metredir.
Göller bölgesinin göllerinden biri olan Salda Gölü tüm
kaynaklarda Türkiye’nin Maldivleri olarak geçiyor. Bu şekilde sanılmasının
sebebi sanırım bembeyaz kumsallar ve masmavi görüntüye sahip olması ama ben
Maldiv’i çağrıştıracak hiçbir şey bulamadım . Dolayısıyla tavsiye de
edemeyeceğim. Eskiden sadece ayak
sokulan ve manzara fotoğrafı olarak kullanılan göl, şimdi halk plajı olarak
kullanılıyor çünkü . Aynı zamanda gölün bulunduğu alanın ilerisi piknik alanı
olarak kullanılıyor. Şile’den hiçbir
farkı kalmamış anlayacağınız. Eskiden belki Türkiye’nin Maldivleri tanımına
fazlasıyla uyuyorken o görsellikten bir eser kalmamış.
Ve bu şehirdeki son durağımız Sagalassos Antik kenti. Antik
kent deyince tabi ki Efes birinci sırada
ama Sagalassos’un ismini de methini de çok
duydum. Burdur’un Ağlasun ilçesinde yer alıyor. Ağlasun ile ilgili de farklı
rivayetler bulunmakta olup, en yaygını isminin ilk yerleşimin yapıldığı M.Ö.
6500 yılında Helen İmparatorluğu yerleşim için geldiğinde orada bulunan Büyük
İskender’in kenti almak istemesi ve bu esnada sevdiği birkaç kişiyi kaybetmesi
üzerine ağlaması sonucu aldığıdır. Ağlasın kelimesi daha sonra Ağlasun olarak
değişmiştir halk dilinde.
Tam bir köy havası esiyor bu küçük ilçede. Derme çatma
evler, kahvehaneler ve kapı önünde oturan köylüler…
Sagalassos Antik
Kenti, 1700 km rakımlı olarak, Anadolu’daki en yüksek noktaya kurulmuş antik
kenttir. Dolayısıyla son derece dağlık bir bölge. Giriş ücreti 12 TL, müzekart
geçerli. Araçtan indikten sonra merdivenlerden tırmanmaya başlıyoruz . Geriye
dönüşte kuşbakışı manzara süper…
Restorasyonuyla tüm dünyada ses getiren Antoninler Çeşmesi
de burada. Dağlardan gelen su, çeşmeden akıyor. Heykellerle süslü, Zeus,
Athena, Heraklius ve Ares’in heykelleri var. Orijinalleri Burdur Arkeoloji
müzesinde sergilenmekte.
Agora (çarşı), akropol ve 2 adet hamam bulunuyor. Hamamların
biri şehrin giriş kısmında, diğeri de iç kısımda .
Odeon ve meclis binası yapısal anlamda benzerlik
göstermesinden dolayı çok karıştırılıyor . 9000 kişilik dev tiyatro da kentin
üst kısmında yer alıyor. Bu tür yapılarda 2 tip tiyatro var. 1.tip: Roma
Tiyatrosu, düz zeminde yapılmışsa, 2.tip: Helen Tiyatrosu yamaçlara yapılmışsa.
Sagalassos, antik tiyatrosu yapısından dolayı Helen tipidir. Bir diğer tanım
da, eğer sahne portatifse, yani sahne kısmı kalkıyorsa Helen tipi, sabitse Roma
tipidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder