Bu Blogda Ara

22 Haziran 2019 Cumartesi

Burda durduk


Burdur, Akdeniz bölgesinde göller yöresinde bulunan şehirlerimizden bir tanesi. Türkmen beyi karaya ayak bastığında çok güzel bir manzara görüp, arkadan gelenlere ‘Burda dur, burda dur’ demiş ve zamanla dönüşerek Burdur halini almıştır.
Akdeniz bölgesi deyince tabi ki Antalya gelir aklımıza ilk başta, Burdur çok fazla ilgi gören bir şehir değildir. Ben de öyle düşünüyordum ama 1 günlük gezi sonrasında bütün bakış açım değişti. Şehrin gördüğüm kısımlarını yazmaya başlıyorum öyleyse..
Öncelikli durağımız ismini şehirden alan Burdur Gölü. Göller yöresinde yer alan göl, Türkiye’nin en büyük 7.gölüdür. Yüzölçümü 153 km’2 , kıyı uzunluğu 24,5 km, birbirine en uzak noktası 16 km dir. Denizden de 2 kat daha tuzludur. Önünde Söğüt ve Suludere olmak üzere de 2 dağ vardır. Endemik bir balık olan dişli sacancık sadece bu gölde yaşamaktadır .
Sonrasında Salda gölündeyiz. Tatlı suya sahiptir. Dünyanın oluşumunda 4 evre vardır ve 4. Evrede bazı parçalar yer değiştirir. Deniz seviyesinin yükselip alçaldığı sırada ana kara parçaları birbirinden kopar. Kopan su parçaları iki ova arasına sıkışarak tektonik gölü oluşturur. Salda gölü de Türkiye’de tektonik en derin göldür ve en derin noktası 180 metredir.
Göller bölgesinin göllerinden biri olan Salda Gölü tüm kaynaklarda Türkiye’nin Maldivleri olarak geçiyor. Bu şekilde sanılmasının sebebi sanırım bembeyaz kumsallar ve masmavi görüntüye sahip olması ama ben Maldiv’i çağrıştıracak hiçbir şey bulamadım . Dolayısıyla tavsiye de edemeyeceğim.  Eskiden sadece ayak sokulan ve manzara fotoğrafı olarak kullanılan göl, şimdi halk plajı olarak kullanılıyor çünkü . Aynı zamanda gölün bulunduğu alanın ilerisi piknik alanı olarak kullanılıyor.  Şile’den hiçbir farkı kalmamış anlayacağınız. Eskiden belki Türkiye’nin Maldivleri tanımına fazlasıyla uyuyorken o görsellikten bir eser kalmamış.

Ve bu şehirdeki son durağımız Sagalassos Antik kenti. Antik kent  deyince tabi ki Efes birinci sırada ama Sagalassos’un  ismini de methini de çok duydum. Burdur’un Ağlasun ilçesinde yer alıyor. Ağlasun ile ilgili de farklı rivayetler bulunmakta olup, en yaygını isminin ilk yerleşimin yapıldığı M.Ö. 6500 yılında Helen İmparatorluğu yerleşim için geldiğinde orada bulunan Büyük İskender’in kenti almak istemesi ve bu esnada sevdiği birkaç kişiyi kaybetmesi üzerine ağlaması sonucu aldığıdır. Ağlasın kelimesi daha sonra Ağlasun olarak değişmiştir halk dilinde.
Tam bir köy havası esiyor bu küçük ilçede. Derme çatma evler, kahvehaneler ve kapı önünde oturan köylüler…
Sagalassos  Antik Kenti, 1700 km rakımlı olarak, Anadolu’daki en yüksek noktaya kurulmuş antik kenttir. Dolayısıyla son derece dağlık bir bölge. Giriş ücreti 12 TL, müzekart geçerli. Araçtan indikten sonra merdivenlerden tırmanmaya başlıyoruz . Geriye dönüşte kuşbakışı manzara süper…
Restorasyonuyla tüm dünyada ses getiren Antoninler Çeşmesi de burada. Dağlardan gelen su, çeşmeden akıyor. Heykellerle süslü, Zeus, Athena, Heraklius ve Ares’in heykelleri var. Orijinalleri Burdur Arkeoloji müzesinde sergilenmekte.
Agora (çarşı), akropol ve 2 adet hamam bulunuyor. Hamamların biri şehrin giriş kısmında, diğeri de iç kısımda .
Odeon ve meclis binası yapısal anlamda benzerlik göstermesinden dolayı çok karıştırılıyor . 9000 kişilik dev tiyatro da kentin üst kısmında yer alıyor. Bu tür yapılarda 2 tip tiyatro var. 1.tip: Roma Tiyatrosu, düz zeminde yapılmışsa, 2.tip: Helen Tiyatrosu yamaçlara yapılmışsa. Sagalassos, antik tiyatrosu yapısından dolayı Helen tipidir. Bir diğer tanım da, eğer sahne portatifse, yani sahne kısmı kalkıyorsa Helen tipi, sabitse Roma tipidir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder