Bu Blogda Ara

31 Ağustos 2021 Salı

Tarih kokan İznik

İznik, Bursa’nın 90 km uzaklıkta tarihi bir ilçesi. Bursa’dan 1 saat 10 dakika civarı bir sürede ulaşılıyor. Diğer taraftan gidiş için en kolay yol, arabalı da olsanız yaya da olsanız Pendik veya Yenikapı’dan İdo seferleriyle Yalova’ya gelmek.. Bu noktadan sonra eğer yaya iseniz iskeleden sağa doğru döndüğünüzde 5 dakikalık mesafede Yalova terminaline ulaşıp, İznik yönüne giden şehirlerarası otobüse binmek. Bazı otobüsler Orhangazi’ye kadar gidiyor ama İznik’e devam edecekseniz saatte bir otobüs seferleri, arz talep durumundan bu şekilde yapmışlar. Orhangazi, İznik arası hatırı sayılır bir mesafe, araç lazım ulaşım için. Dediğimi gibi en pratik yol bu, Yalova-İznik arası da tam olarak 1 saat sürüyor. İznik için 1 veya 2 gün yeterli, çok rahatlıkla gezebilirsiniz. Original ismi Nikaia, bir dönemin Roma imparatorunun eşinin ismiymiş.
Her noktasında tarih var, kentin her tarafı surlarla dolu, İznik’in sembolü olan 4 tane kapı var. İmparator Vespasionus ve Titus dönemlerinde yapılmış. Kapılar İstanbul Kapı, Lefke kapı, Göl kapı ve Yenişehir kapı. Kapı isimleri gelişigüzel konmamış tabi. Göl kapı, gölün 20 m gerisinde olduğundan bu ismi almış,
Yenişehir kapıdan geçildiğinde Bursa’nın Yenişehir ilçesine gidiliyor.
İstanbul kapıdan geçildiğinde, İstanbul yoluna bağlanıyor.
Ve Lefke kapıdan geçildiğinde de Osmaneli (Bilecik) eski adı Lefke imiş.
Sadece Göl kapı yıkılmış, diğer üçü ayakta ama İstanbul kapıda restorasyon vardı, Bursa Büyükşehir Belediyesi üstlenmiş. Ne yalan söyleyeyim en görkemli de Lefke kapı bence… İznik, aynı zamanda 4 medeniyete başkentlik yapmış bir kent .4 kapısı,2 de caddesi var ve caddelerin özelliği birbirini dik kesmesi. Izgara planı deniyor buna. Bu sebeple de gezilecek tüm yerler yürüme mesafesinde bulunuyor. Şehir, zamanında çok fazla istilaya uğradığından 5 km boyunca surlarla kaplı ve tüm kapılar düşmandan korunmak için çift sur sistemiyle inşa edilmiştir. Tüm kapıların 3 tane girişi bulunmaktadır. Yapımında orijinal taşlar kullanılmış ancak sonrasında etraftan çıkarılan mermer vb. malzemeler restorasyonda kullanılmıştır. İznik’te verimli topraklar en önemlisi de su olduğundan pek çok uygarlığın yaşam alanı haline gelmiştir. İlçeye giriş yapılan 4 tane kapıyı birbirine bağlayan caddeler haç modeli oluşturmuş, Ayasofya camii de haçın yani tüm kapıların kesiştiği noktada yer almaktadır. Şehir merkezine geldiğimizde meydandaki dev Atatürk heykeli hemen Vergi dairesi binasının önünde.
Buradaki ilk durak, İznik’in sembolü, ilçenin kilit noktası, kiliseden dönüşmüş Ayasofya cami.
Ayasofya İznik İçin çok önemlidir. Eskiden buranın müdavimi Doğu Roma İmparatorluğu ve o dönemde İncil üzerine tartışma olmuştur çünkü İncil o dönemde farklı mezheplerde farklı şekillerde yorumlanır. Ayasofya Konsülü, M.S. 787 yılında İncili tartışmak üzere toplanır. Amaçları, İncil’i tek bir kitap haline getirmektir. O konsülden hiçbir sonuç alınamaz. İkinci kez toplanılır, o dönemin ileri gelen din adamları bir araya gelerek 2.kez binden fazla İncil ortaya çıkarırlar, aralarından sadece 4 tanesi kabul edilir. Şu anda Hristiyanların dünya üzerinde okudukları İnciller iznik’te toplanmıştır. Ayasofya’nın İznik için önemi budur. Orhangazi, İznik’i fethettiğinde kilise kılıç hakkı olarak cami olmasına karar vermiştir. 25 yıl öncesine kadar her yıl papazlar gelerek ayin yaparmış. Bahçede giriş kısmında küçük bir alan var . Kralların taç töreni yapılırmış burada. Bu arada bu tören de Türkiye’deki üç Ayasofya’dan sadece ikisinde oluyormuş. Biri İstanbul Ayasofya,diğeri İznik Ayasofya.. Üçüncüsü de Trabzon Ayasofya.. İçeriye girdiğimizde ise kilise olduğu döneme ait kalıntılar var.
İlçenin ismini taşıyan göl, merkeze 300-400 m uzakta yer alıyor. Marmara Bölgesindeki en büyük göl, balıkçılık ta yapılıyor. Sular altında kalmış tarihi bazilika kalıntıları, diğer taraftan İznik’in ızgara modelli oluşu, bazilika motifine uygun olduğu söylenir. Göl kıyısı çok güzel. Bir bölümü İnciraltı Plajı olarak kullanılıyor,o kısım da Büyükşehir Belediyesi tarafından hizmete açılmış. Gölde kano hizmeti de var ancak profesyonel dalış yasak yani tüplü ve şnorkelli olarak..
Senato Sarayı denilen yerde kalıntılar var sadece.
Bazilika alanı da koruma altına alınmış ve sahilden giriş kapatılmış. Sahil boyunca uzanan kalenin açıkçası İznik Kalesi olduğunu düşündüm ama ismini kimse bilmiyor. Bizzat belediye çalışanına sordum ‘ Abla buranın her tarafı kale, ne fark eder’ şeklinde bir yanıt aldım. Gezerken de bolca sur ve kale kalıntısı göreceğinizden hiç şüphem yok.
İznik, çinileriyle meşhur. Merkezde Ayasofya’nın karşısında çini bir saat kulesi var.
Yıllar boyu hep Kütahya olarak bilirdik çini sanatını, oysaki ilk olarak burada çıkmış, daha sonra çini ustaları Kütahya’ya gönderilince orada devam edilmiş. Şöyle bir gerçek var ki onu da yeni öğrendim, Kütahya tamamen fabrikasyon usulü üretim yapıyormuş, İznik ise tamamen el yapımı. Bazı malzemeler Kütahya’dan geliyormuş, hatta Uludağ Üniversitesinin İznik meslek Yüksek okulunda çinicilik bölümü varmış. Çini saate sırtımızı verip karşıya doğru bakarsak, İznik’in çarşısı orası. Araç trafiğine kapalı. Çarşıda da bir iki dükkan harici hep çini üzerine , bazı dükkanlarda workshop ta yapılıyor. O sokakta İznik yazısının hemen yan tarafında bir anıt ağaç var.
Lefke kapıya giderken sağ tarafta Nilüfer Hatun çarşısı var. Çini çarşısı olarak hizmet veriyor. Kemerli bir kapıdan içeri giriliyor.Burada da çini mağazaları var. Çok büyük bir alan değil ancak gerçekten takı meraklısı olanlar için saatlerce kalınabilecek bir yer. İçerisinde bir de cafe bulunuyor. Ustalıkla yapılmış çini motifli takılar süslüyor tezgahları. Çok beğendiğim birkaç tanesini paylaşıyorum. Özellikle de Atatürk portresi çok hoşuma gitti. Çok ta uygun fiyatlı, herkesin zevkine göre takılar var.
Hanın tam yanında da İznik kaymakamlık binası ve aynı zamanda kültür sanat merkezi bulunuyor.
Nilüfer Hatun İznik’te bir çok noktada karşımıza çıkan bir isim. Orhangazi’nin karısıdır ancak evlenmeden önce Bilecik tekfurunun oğluyla nişanlıdır. Osmanlıların Bilecik’i ele geçirmesi sırasında, düğün konvoyuna yapılan bir saldırı sonucu esir edilir. Bu olaydan sonra Orhangazi ile evlendirilir. Orhangazi ,esir alınmış bir kadınla evlendirilen ilk padişah olarak tarihe geçer. Nilüfer Hatunun ismi de yine Bursa’da bir ilçeye verilmiştir. Bu kadar tarih demişken tarihi eserlere de değinmeden olmaz. Bunlardan biri Yeşil Cami, Çandarlı Halil Paşa tarafından yaptırılmış ve minaresinde yeşil çini motifler kullanılmış, bu sebeple bu ismi almıştır.
İznik müzesi diğer adıyla Nilüfer Hatun müzesi ve imarethanesi.. İçinde Osmanlı döneminden kalma çini malzemeler var, müze Yeşil cami’nin tam karşısında, giriş 12,5 TL müzekart geçerli. Çok küçük bir müze, bahçe kısmında da lahitler var.
Süleyman Paşa Medresesi, Orhan Gazi’nin oğlu şah tarafından 14. Yy’da yapılmıştır. ‘U’ plan tipine göre inşa edilmiş, içeride çini dükkanları var. Medrese, ara sokakta yer alıyor.
Ara sokaklardaki başka yapılar da çini fırınları, görülmeye değer..
Başka bir yapı da II. Murat hamamı, burada da kadınlar ve erkekler farklı günlerde hizmet alıyor.
Tarihi Roma Tiyatrosu, geçici olarak ziyarete kapatılmış, etrafı da telle çevriliydi, çekmeye değer bulmadım. Su kemeri, Lefke kapısı çıkış yönünde, mezarlıkların karşısında yer alıyor, kentin su ihtiyacını karşılamak üzere yapılmış.
Kırgızlar türbesi, 11. Yy sonunda İznik’in fethi ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin merkezinin kurulmasına katkı sağlayan Kırgız askerlerinin hürmetine Orhangazi tarafından yaptırılmıştır. Türbe önünde de bir tane Kırgız askeri anıtı var.
15.yy da yaşamış (Fatihin padişahlığı döneminde) Çandarlı Halil Paşanın mezarı da bu ilçede . Çandarlı Halil Paşa, o dönemin sadrazamlarından , İstanbul’un fethine karşı çıktığı için Fatih tarafından verilen emirle öldürülür ve kendinden önce ölen oğullarının yanına gömülür.
Şehre uzak olan tarihi eserler de mevcut. Hepsini görme imkanım olmasa da bir kaçına değineceğim. Berberkaya Anıtı: Bayraklıtepe denilen tepeye doğru çıkarken sağ tarafta bulunuyor. M.Ö. 2. Yy’a ait, taşırken kırılmış gibi bir hali var.
Tepeye çıkıldığında da Bayraklıtepe denilen tüm İznik manzarasına hakim, türbenin bulunduğu bir alana geliniyor. Manzara süper, gölün tüm hakimiyeti gözler önünde.
İlçede bir adet hastane var, İstanbul kapıdan çıkınca, Elbeyli yönüne giderken.. Yine merkezden İstanbul kapıya gelirken sağ tarafta Mehmetçik anıtının olduğu bir park var. İlçedeki tek park buymuş. Çinisi dışında zeytini de çok meşhurmuş İznik’in . Yıllarca hep Gemlik’i bilirdik zeytini meşhur diye ama orada neredeyse hiç kalmamış. İznik’in her tarafında zeytin ağacı görmeniz mümkün. Burada Marmara Birlik fabrikası da mevcut, zeytinin merkezi konumuna gelmiş bulunmakta, balık menüsünün yanında meze olarak bile zeytin geliyor. Ve yemek… Böyle yerlerde illa ki balık yenir diyordum, yanılmamışım. Bölgenin meşhur balıkları yayın ve sazan ama 2 gün kaldığım için sazanı deneme imkanım olmadı. Yayın da tava ve güveç olarak servis ediliyormuş, Bir de şiş varmış ama pek yiyen görmedim. Güveç sebzeli olduğundan pek damak tadıma hitap etmedi. Tava olanını tercih ettim. Bunun için de merkezde Ziraat Bankası yanından göle inen caddede Eftalya Balık’ta denedim. Soğan ve roka ile servis ediliyor.
2. gün de göl kenarında yiyeyim diyerek sahilde ‘Bazilika’ tabelasını geçince burunda Nihat’ın yeri Balık restoran-cafede muhteşem bir manzarada yedim. Ancak kapıdan ilk girdiğinizde gördüğünüz geniş alan cafe kısmı, burada yemek servisi yok. Yan tarafta daha küçük bir alan restoran kısmı ancak ya erken gidin ya da rezerve edin çünkü kapıda sıra oluyor.
Balıkla aram yok, kebap yiyeyim derseniz de Eftelya’nın biraz daha aşağısında Karçiçeği Bahçe restoran var.