Birbirini çok seven Halil İle Fatma’nın aşk hikayesi
aslında.. Sevip te kavuşamayınca
kendilerini Fırat’ın sularına bırakırlar. Bu sebepten dolayı da Halil ile
Fatime’nin birleşmesiyle Halfeti adını almıştır bu bölge. Fırat nehri
üzerindeki Birecik barajının yapılmasıyla sular altında kalmış bir kent. Gizli
cennet veya saklı cennet te deniyor.
Halfeti aynı zamanda Eşkiya filminin ve meşhur Karagül
dizisinin de çekildiği yer. İzlemedim ama Özcan Deniz’in bir boğulma sahnesi
varmış nehirde.
Bölge, karagülleriyle ünlü.
Dünyada sadece Birecik’te yetişen karagül, başka yerde koyu kırmızı
olarak yetişiyor. Hikayesi de çok acıklı yine, günlerden bir gün halktan bir
kıza madalyon olarak görünmüş gül. Kız da madalyonu sahibine vermek için
aldıktan sonra da tüm halk kızı cadı olarak görmeye başlamış, kızı yok etmek
için çarmığa germişler. Şeytan, kızı çarmıktan kurtarsa da taşlanmaktan
kurtaramamış ve kız orada ölmüş. Şeytan ise kızın kanı renginde olan kırmızı
gülün her yerde yetişeceğini ama kara gülün sadece kızın öldüğü bu bölgede
yetişebileceğini söylemiş. Oysa ki karagülün bu bölgede yetişme sebebi, iklim,
sulama şekli ve yetişme tarzı. Sadece ilk bahar ve sonbaharda yetişiyormuş,
dolayısıyla biz göremedik. Tohumu sadece
burada. Kolonyaları da var ama sahtesini de yapıyorlarmış. Kara kara
akıyor sahte olan.
Evliya Çelebi bu bölge için ‘ Bu şehri anlatmaya ne dil, ne
de kalem yeter’ demiştir. Bölgenin eski ismi Şitamrat, bu isimde bir de otel
var. Yapımı esnasında çok karşı çıkılmış ama engel olunamamış.
Sular altında kalmış Halfeti’yi görmek için Fırat nehrinin
kenarında bekleyen tekneye binerek başlıyoruz gezimize.
İsmi Savaşan köyü olan köyün ¾’ü sular altında kalmış ve köy
boşaltılmış. Kalan evler de devlet tarafından istimlak edilmiş ve yaşayan kimse
yok. Sadece belirli sezonlarda bazı aileler tarafından çay bahçesi ve piknik
alanı olarak kullanılıyor. Kayalıkların üzerindeki evler de büyükşehir
belediyesi tarafından sit alanı ilan edilmiş, uzun süredir herhangi bir
restorasyon yapılamıyor.
Eski bir yerleşim birimi olan Rum kale kalıntılarını da
gördük.
Köyün hem eski halini bilen, hem de sular altında kaldığı
anı yaşayan ve şu an hayatta olan Yunus dayı da çay bahçesi işletiyor hemen
kıyıda. Toplam 4 kadın almış, ikisi ölmüş, ikisi hayattaymış.
Çay bahçesinin hemen yanında da her fotoğraf karesine
girecek olan batık cami var. Caminin gövdesi suyun altında kalmış, sadece
minare görünüyor.
Gizli cennet dendiği kadar var, tam anlamıyla doğa harikası bir bölge.Tekne gezimizi bitirdikten sonra tekrardan Birecik’e hareket
ettik. Nesli tükenmekte olan kelaynak kuşlarının koruma altına alındığı doğal
yaşam çiftliğinde kelaynak figürlü t-shirt ile Mustafa Bey karşıladı bizi.
Adeta kendi yavruları gibi benimsemiş kuşları .Bulundukları dev kafesin
önündeki bir yazı çekti dikkatimizi. ‘Lütfen sessiz olun, ürküyorlar’.
Mustafa Bey başlıyor kuşları anlatmaya. Renksiz ve çelimsiz
oluyorlarmış. Çene altı kırmızı olup, renkleri parlayanlar anne-baba. 14 şubat
olunca doğaya salıyorlarmış. Kayalıklarda çöp dizer, kayalardan yedikleri
kalsiyumlarla yumurta yaparlarmış.
Yavrular, 28 gün kuluçkada yatıp, 2 ay anne ve babaları
tarafından beslenip büyütülerek uçmayı öğrenirlermiş.
Doğada ve içerde yağsız kıyma, tuzsuz taze peynir, haşlanmış
kabuklu yumurta ve kepek karıştırılarak veriyorlarmış.
1950’li yıllarda okullarda süt tozu dağıtılırken, tarlada
DDT dağıtılmış ve giderek sayıları azalmaya başlamış.
Bu bölgede çok meşhur olan kuşlar Göbeklitepede de taşların
üzerine işlenmiş ve Nuh’un kuşları diye anılıyor. Baharın müjdecisi ve
bereketin sembolü olarak bir gemiden bırakılan bir çiftin soyundan geliyorlar. Yenidünya
kurulurken sembolik olarak bırakılmış, bunlar torunları.
5 senede eş oluyorlarmış. Yeşil, mor, kırmızı renkte hem
dişi hem de erkekleri. Tepeleri dökülünce kel kalıyorlarmış, tek eşliler.
5 ay doğada yaşıyorlarmış. Özellikle Mart ve Nisan aylarında
gidersek, doğada onları uçarken görebileceğimizi söyledi Mustafa Bey.
Kuşlarla ilgili yeterince bilgi aldıktan sonra Kelaynak Tanıtım
Merkezi olarak anılan küçük binaya girdik. Burada da o bölgeye özgü başka
hayvanların tanıtımları var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder