Urfa, eski bir şehir. 1984 yılında Kurtuluş savaşındaki
mücadelesinden dolayı Şanlı unvanını alarak şu an ki ismine kavuşmuştur. Buğday
tarımının yapıldığı yer, aynı zamanda ‘Peygamberler Şehri’ olarak ta anılıyor,
zamanında bir çok peygamberin burada yaşamış olmasından dolayı.
Şanlı şehirde ilk durağımız Hz. Eyüp makamı. Eyyubiye
Mahallesinde yer alıyor. Hz. Eyüp, o dönemde Urfa, Suriye topraklarına dahilken
Şam bölgesinde yaşamış bir peygamber. Kabri Ürdün’de bulunmaktadır. 150-200 yıl
kadar yaşadığı rivayet edilmektedir. Hayatı boyunca zenginliği de fakirliği de
görmüştür. 13 tane oğlu ve sayısız hayvanları vardır. Başkası açken tok
gezmezdir. Yalnız bir gün yapılmaması gereken bir iş yapar, çok haksız bir
durum karşısında tarafsızlığını korur. Bu sebepten dolayı yaşanan bir depremde
bütün oğullarını ve bazı topraklarını kaybeder.
Bir gün amansız bir hastalığa tutulur. Bu hastalığın ne
olduğu bilinmemektedir. Hastalık hem iç organlarına etki eder, hem de vücudunda
yaralar açar. Dili şişer ve nefes almakta zorlanır. Eşi Leya Hatun, sürekli
yanındadır. Yalnız bir gün Eyüp, eşinin şeytanla görüştüğünü görür ve onu evden
kovar. 80 sene acı çekmeden Allah’a dua etmem diyen Eyüp, bir gün Allah’a dua
eder. Allah bunu görür ve Eyüp’e ‘ Ayağını vur’ der. Eyüp, Allah’ın dediği gibi
ayağını vurur ve vurduğu yerden su fışkırmaya başlar. Tekrar vurur ve tekrar
fışkırır. Çıkan suları vücudundaki yaralara sürer ve içer. İyileşir. Oldukça
genç bir delikanlıya dönüşür. Suyun çıktığı yerde ‘şifalı su’ diye bir çeşme
var. Çeşmenin de Eyüp makamındaki kuyudan çıktığı rivayet ediliyor.
Hz. Eyüp, aynı zamanda sabrı ile de bilinir. Peygamber sabrı
dedikleri de buradan geliyor. Şifalı sudan içenlerin de şifa bulduğu söyleniyor
ama bizzat zehirlenenlerin olduğunu duyunca içmedim. Temiz değil yani.
Urfa’nın simgesi Balıklı Göl’de sıra. Burası da Hz.
İbrahim’in makamı .
Bir zamanlar burada Nemrut adında bir kral yaşarmış. Çok
zalimmiş, kendini Tanrı sanıyor ve kendine benzeyen tüm putlar yapıyormuş.
Hikayesi de şöyle.. Bir gün Nemrut bir rüya görür ve çok korkar. Rüyasına giren
birisi, bir gün bir erkek çocuk doğacağını ve onu yerinden edeceğini söyler.
Zalim hükümdar, bunu öğrenince çok sinirlenir ve o gün doğan bütün erkek
çocukları ve hamile kadınları öldürtür, erkeklerle kadınların bir araya
gelmesini engeller.
O dönemde eğlenceler de çok meşhurdur. Nemrut bir gece
eğlenceye giderken mührünü sarayda unuttuğunu fark eder ve alması için
yardımcısı Azer’i gönderir. Azer evlidir ancak çocuğu yoktur bu sebeple Nemrut
ona çok güvenmektedir.
Azer, mührü almak için saraya gittiğinde dayanamaz ve eşiyle
birlikte olur. Kadın İbrahim’e hamile kalır. Bu arada kahinler de yeni bir
erkek çocuk doğacağını Nemrut’a söylerler ancak Nemrut hiçbir şekilde Azer’den
şüphelenmez.
Anne ölmekten çok korkar ve hamile olduğunu herkesten
gizler. Doğum zamanı geldiğinde de bir mağaraya gidip, kendi kendine doğurur.
Sürekli gelip emzirmektedir. İbrahim, 15 aylıkken 15 yaşında gibi görünür. Bu
sebeple de kimse şüphelenmez.
Bir gün sarayda arkadaşlarıyla oynarken putları görür ve
hepsini kırar. Putlara tapmaz, Allah’a inanmaz. Sadece Nemruda benzeyen putu
kırmaz ve baltayı putun boynuna asarak saraydan ayrılır.
İbrahim’in yaptığı ortaya çıkınca Nemrut çok öfkelenir.
İbrahim aynı zamanda Nemrudun üvey kızı Zeliha ile de görüşmektedir. Allah’a
inanmadığını söyler. Nemrut, çok öfkelidir, iki tane mıncırak yaptırarak
İbrahim’in oradan aşağı ateşe atılmasını ister. Ancak o dönemde ateş yakılması
yasak, sadece odunlar şu anda Balıklı Göl’ün olduğu yerin etrafına dizilir.
İbrahim’in atıldığı sırada ateş suya, odunlar da balıklara dönüşür.
İbrahim’in ateşe atıldığını gören Zeliha da kendini göle
atarak intihar eder. Orası da Ayn-ı Zeliha Gölü olarak anılıyor.
Gölün etrafı yürüyüş yapmak ve fotoğraf çekmek için serbest.
Balıkların üzerinden yanık anlamına gelen lekeler var. Kutsal olduğu
düşünüldüğünden kesinlikle tutulmuyor ve yenmiyor. Genellikle alabalık ve sazan
yetişiyor. Sadece yem atılıyor ve atılırken dilek tutuluyor. Balıklar
tutulmadığı için de kendi kendilerine üreyip, ölüyorlar.
Gölün hemen yanındaki cami avlusunda ise Allah’ın 99 ismi
yazıyor. İbrahim’in doğduğu mağarada burada. Ayn-ı Zeliha gölü ise biraz ileride
hemen yanında bir cafe var.
Hz. İbrahim’in sakal-ı şerifini de görerek buradaki gezimizi
noktalıyoruz. Orijinali Topkapı sarayı müzesinde, bu sadece sembolik olarak
yapılmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder