Bu Blogda Ara

29 Kasım 2019 Cuma

Peygamberler şehri Urfa












Urfa, eski bir şehir. 1984 yılında Kurtuluş savaşındaki mücadelesinden dolayı Şanlı unvanını alarak şu an ki ismine kavuşmuştur. Buğday tarımının yapıldığı yer, aynı zamanda ‘Peygamberler Şehri’ olarak ta anılıyor, zamanında bir çok peygamberin burada yaşamış olmasından dolayı.
Şanlı şehirde ilk durağımız Hz. Eyüp makamı. Eyyubiye Mahallesinde yer alıyor. Hz. Eyüp, o dönemde Urfa, Suriye topraklarına dahilken Şam bölgesinde yaşamış bir peygamber. Kabri Ürdün’de bulunmaktadır. 150-200 yıl kadar yaşadığı rivayet edilmektedir. Hayatı boyunca zenginliği de fakirliği de görmüştür. 13 tane oğlu ve sayısız hayvanları vardır. Başkası açken tok gezmezdir. Yalnız bir gün yapılmaması gereken bir iş yapar, çok haksız bir durum karşısında tarafsızlığını korur. Bu sebepten dolayı yaşanan bir depremde bütün oğullarını ve bazı topraklarını kaybeder.
Bir gün amansız bir hastalığa tutulur. Bu hastalığın ne olduğu bilinmemektedir. Hastalık hem iç organlarına etki eder, hem de vücudunda yaralar açar. Dili şişer ve nefes almakta zorlanır. Eşi Leya Hatun, sürekli yanındadır. Yalnız bir gün Eyüp, eşinin şeytanla görüştüğünü görür ve onu evden kovar. 80 sene acı çekmeden Allah’a dua etmem diyen Eyüp, bir gün Allah’a dua eder. Allah bunu görür ve Eyüp’e ‘ Ayağını vur’ der. Eyüp, Allah’ın dediği gibi ayağını vurur ve vurduğu yerden su fışkırmaya başlar. Tekrar vurur ve tekrar fışkırır. Çıkan suları vücudundaki yaralara sürer ve içer. İyileşir. Oldukça genç bir delikanlıya dönüşür. Suyun çıktığı yerde ‘şifalı su’ diye bir çeşme var. Çeşmenin de Eyüp makamındaki kuyudan çıktığı rivayet ediliyor.
Hz. Eyüp, aynı zamanda sabrı ile de bilinir. Peygamber sabrı dedikleri de buradan geliyor. Şifalı sudan içenlerin de şifa bulduğu söyleniyor ama bizzat zehirlenenlerin olduğunu duyunca içmedim. Temiz değil yani.
Urfa’nın simgesi Balıklı Göl’de sıra. Burası da Hz. İbrahim’in makamı .
Bir zamanlar burada Nemrut adında bir kral yaşarmış. Çok zalimmiş, kendini Tanrı sanıyor ve kendine benzeyen tüm putlar yapıyormuş. Hikayesi de şöyle.. Bir gün Nemrut bir rüya görür ve çok korkar. Rüyasına giren birisi, bir gün bir erkek çocuk doğacağını ve onu yerinden edeceğini söyler. Zalim hükümdar, bunu öğrenince çok sinirlenir ve o gün doğan bütün erkek çocukları ve hamile kadınları öldürtür, erkeklerle kadınların bir araya gelmesini engeller.
O dönemde eğlenceler de çok meşhurdur. Nemrut bir gece eğlenceye giderken mührünü sarayda unuttuğunu fark eder ve alması için yardımcısı Azer’i gönderir. Azer evlidir ancak çocuğu yoktur bu sebeple Nemrut ona çok güvenmektedir.
Azer, mührü almak için saraya gittiğinde dayanamaz ve eşiyle birlikte olur. Kadın İbrahim’e hamile kalır. Bu arada kahinler de yeni bir erkek çocuk doğacağını Nemrut’a söylerler ancak Nemrut hiçbir şekilde Azer’den şüphelenmez.
Anne ölmekten çok korkar ve hamile olduğunu herkesten gizler. Doğum zamanı geldiğinde de bir mağaraya gidip, kendi kendine doğurur. Sürekli gelip emzirmektedir. İbrahim, 15 aylıkken 15 yaşında gibi görünür. Bu sebeple de kimse şüphelenmez.
Bir gün sarayda arkadaşlarıyla oynarken putları görür ve hepsini kırar. Putlara tapmaz, Allah’a inanmaz. Sadece Nemruda benzeyen putu kırmaz ve baltayı putun boynuna asarak saraydan ayrılır.
İbrahim’in yaptığı ortaya çıkınca Nemrut çok öfkelenir. İbrahim aynı zamanda Nemrudun üvey kızı Zeliha ile de görüşmektedir. Allah’a inanmadığını söyler. Nemrut, çok öfkelidir, iki tane mıncırak yaptırarak İbrahim’in oradan aşağı ateşe atılmasını ister. Ancak o dönemde ateş yakılması yasak, sadece odunlar şu anda Balıklı Göl’ün olduğu yerin etrafına dizilir. İbrahim’in atıldığı sırada ateş suya, odunlar da balıklara dönüşür.
İbrahim’in ateşe atıldığını gören Zeliha da kendini göle atarak intihar eder. Orası da Ayn-ı Zeliha Gölü olarak anılıyor.
Gölün etrafı yürüyüş yapmak ve fotoğraf çekmek için serbest. Balıkların üzerinden yanık anlamına gelen lekeler var. Kutsal olduğu düşünüldüğünden kesinlikle tutulmuyor ve yenmiyor. Genellikle alabalık ve sazan yetişiyor. Sadece yem atılıyor ve atılırken dilek tutuluyor. Balıklar tutulmadığı için de kendi kendilerine üreyip, ölüyorlar.
Gölün hemen yanındaki cami avlusunda ise Allah’ın 99 ismi yazıyor. İbrahim’in doğduğu mağarada burada. Ayn-ı Zeliha gölü ise biraz ileride hemen yanında bir cafe var.
Hz. İbrahim’in sakal-ı şerifini de görerek buradaki gezimizi noktalıyoruz. Orijinali Topkapı sarayı müzesinde, bu sadece sembolik olarak yapılmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder